MİLLİYETÇİYİZ!...
  Ertuğrul Gemisi (Acı Facia)
 
                 ERTUĞRUL GEMİSİNİN ACI BATIŞI
Japonya'ya bir savaş gemisinin ziyaret amacı, gerçekte Japon İmparatoru'nun yeğeni Prens Komatsu 1887 yılında İstanbul'a yaptığı ziyareti iadeydi. Fikir, saraydan geliyordu. Bu seyahat için önce 1870 İstanbul yapımı 6200 tonluk Hamidiye Zırhlısı, sonra 1867 İngiltere yapımı 2400 tonluk Avnillah Korveti, daha sonra 1867 yapımı 4700 tonluk Asar-ı Tevfik Zırhlısı aday oldu. En sonunda 1854-64 İstanbul yapımı 2400 tonluk Ertuğrul Fırkateyn'i seçildi. Sefer hazırlıkları başladığında Ertuğrul 25 yaşındaydı, yaklaşık 1 sene önce ahşap kısımları tamir görmüştü ancak, makina va kazanların altına gelen kısımlara dokunulmamıştı.

Seyahatin bir de dini hedefi vardı; İngilizler tarafından başlatılan Hilafetin Arapların olduğu ve Türklerin bunu zorla ele geçirdiği, dolayısıyla Osmanlı Padişahı Halife'nin müslümanlar üzerinde biz söz hakkı olmadığına dair propagandaya, onların kendi sahasında cevap vererek sancak göstermekti.
Gemi Komutanı seçilen Albay Osman Bey, Bahriye Bakanı'nın damadıysa da aileden denziciydi. 1853 Sinop Baskınında Ruslar tarafından yakılan Osmanlı Donanması'nın komutanı Patrona (Koramiral) Osman Paşa'nın torunuydu.

Süvari Ali Bey ise Basra Komodorluğu'nda bulunmuş ve Hint Okyanusunda Tufan-ı Fil adı verilen Tayfunlarda tecrübeli bir denizciydi. Eski Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel'in dedesidir.
Ertuğrul'un Japonya gezisi 1889 yılı başlarında planlanmıştı. Gemi, Padişah 2.Abdülhamit'in Japon İmparatoruna armağanı Murassa, mücevherli İmtiyaz Nişanı ve diğer hediyelerini götürecek, bu vesile ile o yıl Bahriye Mektebi (Deniz Harp Okulu)'nden mezun olan Mühendis (Asteğmen)'ler bu uzun gezide deniz tecrübe ve alışkanlıklarını arttıracaklardı.

Gezi için Ertuğrul'un ayrılması bir mesele olmuştu. Çünkü Başçarkçısı Albay Hardy geminin makina ve kazanının bu uzun geziyi emniyet ve selametle sona erdirecek durumda olmadığına dair bir rapor vermiş, zamanın Bahriye Nazırı Müşir Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa ise, bu uyarıya kendisini görevden alıp Adalara işleyen yandan çarklı bir vapura Çarkçıbaşı atamakla cevap vermişti. Ayrıca gemiye güvenini, damadı Albay Osman Bey'i Komutan tayin etmekle gösteriyordu. Geminin bütün subayları ve personeli özel bir dikkatle seçilmiş, 27 Haziran 1888'de Bahriye Mektebi'nden mezun olan 10 kişilik sınıfın 9'u, 1889 mezunu subaylardan beşi de yardımcı olarak verilmişti. Böylece geminin mevcudu 56'sı subay 607 kişiyi buluyordu.

Gemi, 14 Temmuz 1889 Pazar günü törenle İstanbul'dan yola çıktı. Rüzgar güneybatıdan estiği için yelkenler sarılmış, makina ile yol alınıyordu. Gemi Gelibolu önlerine vardığında 500 yıllık bir geleneğe uyarak Rumeli'ne ilk geçen komutan Süleyman Paşa top atışıyla selamlandı ve gemi İmamı bir Fatiha okudu. Gemi İstanbul- Port Said arasını 10 günde almıştı. Ertuğrul 26 Temmuz 1889'da kılavuz alarak 10:30'da Süveyş Kanlı'na girdi. Gemi Mürret-ül Kübra gölünde seyrederken 27 Temmuz günü kuma oturdu. Tüm gece Potr Said'den alınan kömür geminin su çekimini azaltmak için Kanal İdaresi'nin dubalarına boşaltıldı, ve romörkörlerin çabasıyla alacakaranlıkta tekrar yüzdürüldü. 28 Temmuz'da bu sefer kılavuz tarafından gösterilen luzüm üzerine sahile bağlanmaktayken rüzgar ve akıntının etkisiyle kıçı sahili bulmasıyla dümen ve bodoslamasının kırılarak kayboldu. Komutan 30 Temmuz tarihini taşıyan telgrafında geminin havuza sokulması gerektiğini bildirmişti. Havuza ancak 30 Ağustos'ta girilebilmiş, Süveyş'ten ise 23 Eylül'de Kızıldeniz'e çıkıp, Cidde'ye doğru yol aldı, kömür miktarıyla 1400 millik Kızıldeniz'in aşılması mümkün değildi, kömür ile ancak 900 mil yol yapılabiliyordu. O yıllarda Kızıldeniz'in doğu sahilleri Osmanlı toprağıydı ve Cidde ve Kameron'da birer askeri liman, Konfide'de bir üs ve Hüdeyde'de bir komodorluk şeklinde organize olmuş Kızıldeniz Filosu'nun emrinde kaçakçılığı önlemek için sekiz ahşap ganbot ile bir yat vardı.

Geminin Kızıldeniz'e girmesiyle etrafı köpekbalıklarıyla doldu. Komutan Osman Bey personeli toplayıp dikkatli olmalarını, eğer gemiden düşecek olurlarsa köpekbalıklarına yem olacaklarını hatırlattı. Ayrıca tatlı sudan tasarruf için mürettebataın geminin bordasındaki en alt basamağın önündeki, bir kaç basamak alanı kadar genişlikteki iskele tavasında aptes alınmasını da yasakladı. Bir kaç yıl önce Konfide'de bulunan ganbotlardan birinin imamının, iskele tavasında aptes alırken bir köpekbalığının saldırısına uğraması ve bir ayağının dizinden itibaren koparılıp yutulması olayının unutulmamasını istedi. Ertuğrul kızıldeniz gerektiğinde yelken ve gerektiğinde makina ile 26 günde aldı.
Ertuğrul, 19 Ekim'de İngiliz egemenliğindeki Aden'e geldi, burada üç gün ikmal yapan Ertuğrul 10 Ekim'de buradan ayrılıp 1600 mil uzaktaki ve nüfüsunun yarısı müslüman olan Bombay'a yola koyuldu. İlk gün askeri törenlere ayrıldı, ertesi gün gemi sancağı toka edildikten sonra ziyaretçiler gemiye alındı, aralarında Lahor, Delhi, Allahabad, Ahmedabad ve Haydarabad gibi uzak yerlerden gelen müslümanların da bulunduğu yerli halk gemiye hücüm etti. Gemi Bombay'da kaldığı bir hafta içinde 150.000 civarında ziyaretçi tarafından gezildi, bunların içinde o zamanlarda Hindistan'da sayıları 600'ü bulan mihracelerden 15'i de vardı. 26 Ekim'de ziyaretlere son verildi ve ikmallere başlandı ve ertesi günü Seylan veya Serendip adasının başkenti Kolombo'ya doğru demir alındı. Bombay'dan hareketin altıncı günü akşamı gemi baş taraftan su almaya başladı, deniz sakidi ve gemi 7 mil hız yapıyordu, Kalküta Feneri'ne yaklaşık olarak 40 mil mesafe vardı. İnceleme için Gemi İnşa Mühendisi Mühendis Ali Efendi görevlendirildi, su boşaltıldığında baş bodoslamanın tamamen çürüdüğü ve bazı kaplamaların aralarının birkaç parmak açıldığı ortaya çıktı. Ziftlenmiş yelken bezi vetalaş kullanılarak delikler yamandı ve durumu kontrol edebilmek için bir de nöbetçi konuldu.
10 Kasım 1889'da Kolombo'ya varıldı. Osman Bey durumu burada resmi kanaldan değil, Bahriye Nazırı olan Kayınpederi'ne özel bir mektup ile bildirdi. Singapur'da olası havuzlama işlemleri için kalış süresi uzarsa gerekli açıklamalar için makul sebebler hazırlanmalıydı. Varış gününün Cuma olması ve gemi personelinin Cuma Namazı'nı kılmak için gemiden karaya çıkması ve gösterdiği düzen zaten büyük çoğunluğu müslüman olan ve Bombay'dan hareket ettiği günden beri Ertuğrul'u bekleyen yerli halkı iyice heyecanlandırdı. Seylan Genel Valisi 300.000 olan ada nüfusunun 200.000'inin gemiyi ziyaret etmek istediğini bildirdi. Anvcak Bombay'daki tecrübeler geminin bir kerede 2.000'den fazla ziyaretçi almasının problem yarattığı belirlenmişse de halkın sevgisi önlemlere üstün çıkıyordu. Çok uzaktaki kentlerin sakinleri aralarından temsilciler seçmiş ve onlara gemi personeline ziyafet verme yetkisi vermişlerdi. Tüm bu heyecandan sonra gemi 13 Kasım 1889'da Singapur'a hareket etti.
Altı gün altı gece süren kötü hava koşullarının ardından fırkateyn Malakka Boğazı'na girdi, burada hava daha sakinse de akıntı problemi sebebiyle 600 millik boğazı katedip toplam 1500 millik yolculuktan sonra 28 Kasım 1889'da Singapur'a şehri top atışlarıyla, limandaki gemileri sancaklarıyla selamlayarak demir atar atmaz etrafı Osmanlı sancaklarıyla donanmış sandallarla çevrildi. Singapur yakınlarındaki küçük müslüman devletlerin iler gelenlerinden başka, Çinhindi'nden, Sumatra'dan, Cava'dan, Sulawesi adlarından gelenler vardı. Fırkateynin Singapur'a girişi Cuma gününe denk getirilmişti. Bunu değerlendiren müslümanlardan çoğu Gemi İmamı ali Efendi'nin imametinde gemide namaz kılmak istediler. Bu kabul edildiği gibi ertesi hafta Cuma gemide mevlüt okutulmasına bile izin verildi.

Singapur Valisi ve Üs komutanı'na yapılan karşılıklı ziyaretlerle çok samimi bir hava yaratılmıştı. Gemi personeline Ertuğrul'un gelişinden 2 ay önce 2.Abdülhamit tarafından 1.Derece Mecidiye Nişanı ile ödüllendirilen ve yörenin müslüman ileri gelenlerinden Seyyid Muhammedül Kaf muhteşem bir ziyafet verdi. Geminin uzunca bir süre Singapur'da kalacağını öğrenen Sumatra'daki Timbus Devlet Reisi Mehmed Zeynelabidin bin Abdülvahid veziri Şehbender Ebu Sait'i göndererek selam ve muhabbetlerini iletti, Vezir gemide yapılan top, tüfek ve arma talimlerini akşama kadar gözlerinden yaşlar dökerek seyretti.

Ertuğrul'un Singapur ziyareti 2.Abdülhamit'in beklentilerinin üzerinde bir sonuç vermiş ve İslam Dünyasının sadece Arap dünyasından ibaret olmadığı bir kez daha kanıtlanmış, halifenin Araplardan olması yönünde yaratılmaya çalışılan propagandaların karşısına cevap olarak çıkmıştı.
Gemi Singapur'da ciddi bir teknik kontroldan geçti. Baş bodoslamanın çürüdüğü, sı alan bölmedeki tahtaların değiştirilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır. mümkündü, ancak Albay Hardy Bey'in iddia ettiği gemi kazanı ve makinalarının altındaki tahtaların değiştirilmesi için tüm Bunların gemi olanakları ile yapılması güvertenin sökülmesi ve makina ve kazanın çıkarılması gerekiyordu ki bu da Singapur'daki imkanlarla mümkün değildi. Öyle ise Çin Denizi'nin fırtına mevsimi olan kış ve ilkbahar mevsimlerinin geçirilemesi ve sonra yola koyulması gerekliydi. Ancak yine de İstanbul'a dönmelerinin istenip istenmediği soruldu. Hediyeler bir heyet refakatinde bir posta vapuru ile de gönderilebilirdi. Osman Bey'in gemide tamiratların Singapur'daki taşhavuzda yapıldığı ve güverte tahtalarının ve baş bodoslamanın tik ağacından yenileriyle değiştirildiği ve seyahate devam edilebileceği yönündeki tezkeresi üzerine 2.Abdülhamit 20 Aralık 1889'da bir telgraf ile Albay Osman Bey'in Mirliva (Tuğamiral)'lığa terfi ettiğini müjdelemiştir.

Gemi burada uygun mevsimi beklerken bir para sıkıntısı başgöstermiş ve Japonya'ya gemi gönderen koskoca imparatorluk Banker Ohannes Aşiyan Efendi'ye yazı yazarak Singapur'a 2.000 İngiliz Altını göndermiştir.

Ertuğrul, 22 Mart 1890'da Singapur'dan ayrılarak, 650 mil uzaklıktaki Saygon'a yol koyuldu. Yolda bir fırtınaya yakalan gemi Singağur'a dönüş kararı alındıktan sonra havanın iyileşmesi üzerine tekrar Saygon istikametine yönelmiş 29 Mart 1890 günü buraya varmıştır. Çin Denizi'nin fırtına mevsiminde yola çıkan gemi birinci silleyi atlatmıştı. Limandaki 8 gemilik Çin Filosu'nu ve Filo komutanı Koramirali 17 pare top atışıyla selamladı. Çin müslümanlarından oluşan bir ziyaretçi topluluğu burada da gemiyi yalnız bırakmamıştı. Çinli Amiral ile karşılıklı ziyaretlerden sonra 10 gün daha Saygon'da kalan Ertuğrul 3 Nisan 1890 günü Hong Kong'a doğru yola çıktı.
Başlangıçta 8 mil hızla ilerlenebiliyordu ki öğleden sonra Serdümen gemi dümeninin tutmadığını bildirdi. Süvari Ali Bey hemen pilot book (rehber-i derya) ları karıştırdı ve Osman Paşa'ya raporunu sundu: Gemi bir tayfunun merkezine doğru sürükleniyordu. Barometre 4 saat içinde 18 mm düşmüştü. Makinalarında yardımıyla tayfundan kurtulundu. Saygon'a 160 mil, Hong Kong'a 790 mil mesafe vardı ve civarda ikmal yapılabilecek başka liman yoktu. Saygon'a dönülmeye karar verildi. Tüm tamir, ikmal işleri tamamlandıktan sonra 20 Nisan 1890 günü ikinci kez Saygon'dan Hong Kong'a doğru yola çıkıldı.

Ertuğrul Hong Kong'a 26 Nisan 1890 akşamı, soğuk bir havada girdi, limanda daha önce karşılaşılan Çin Filosu ve 2 İngiliz savaş gemisi vardı. Ertuğrul her iki filoyu da top atışıyla selamladı. Çin Amirali, Ertuğrul personelini gemilerini gezmeye davet etti. Personel gruplar halinde Çin gemileri gezdi, Çinlileri bilgi ve eğitim sevilyerinden giyiniş tazrlarına kadar Avrupalı meslektaşlarından hiç te geri bulmadılar.





 
  Bugün 5 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol